Hoşgeldiniz  

EŞREF DOĞAN: YAVUZ SULTAN SELİM İLE ŞAH İSMAİL’İ BARIŞTIRMAMIZ GEREK

admin | 02 Ocak 2023 | Genel, Gündem, İslamiyet, Tüm Manşetler, Video Galeri A- A+

EŞREF DOĞAN: YAVUZ SULTAN SELİM İLE ŞAH İSMAİL’İ BARIŞTIRMAMIZ GEREK

CemVakfı Genel Başkan Vekili Hasan Sezgin:

 ALEVİLİKLE İLGİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİNİ OLUMLU BULUYORUZ FAKAT AİHM KARARLARININ UYGULANMASINI İSTİYORUZ

Cemvakfı Malatya Şube Başkanı Eşref Doğan:

YAVUZ SULTAN SELİM İLE ŞAH İSMAİL’İ BARIŞTIRMAMIZ GEREK

-EĞER BİR KÖPRÜYE YAVUZ SULTAN SELİM İSMİ VERİLDİYSE BİR BAŞKA ALANA DA ŞAH İSMAİL İSMİ VERİLMELİ Kİ BU KARARNAMENİN CİDDİYETİ ALEVİLERE YANSISIN.

Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde Cemvakfına bağlı 80 Şube Başkanı ve Alevi dedelerinin katıldığı 3 günlük bir çalıştay düzenledi.

Cemvakfı Genel BaşkanıProf. Dr. İzzettin Doğan sağlık sorunları nedeniyle toplantıya katılamadığını bildirerek olumlu sonuçlar alınması dileklerinde bulundu.

Çalıştayda Alevilikle ilgili Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin  olumlu karşılandığı fakat hatalı ,eksik ve tamamlanması gereken yönler olduğu vurgulandı. Çalıştayda Avrupa özellikle Almanya güdümlü sözde Alevi derneklerinin hak arama mücadelesinin sokaklarda aramalarının yanlış ve maksatlı olduğu vurgulanırken kararname ile ilgili düzenlemelerin görüşülerek ve hukuksal alanda yapılması gerekliliğine yer verildi.

Cemvakfı Genel Başkan Vekili Hasan Sezgin çalıştay sonrası yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;

“Cem Vakfı ailesi olarak 26-27-28 Aralık tarihleri arasında Balıkesir’de yaptığımız üç günlük çalıştay da  Fikir, alışverişinde bulunduk. Yapmamız gerekenleri neler yapacağız; Neler yapılmalı; Devletten,hükümetten beklentilerimiz nelerdir;bunları ele aldık. Tabii ki öncelikli konumuz Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yayınlanan Alevilikle ilgili yeni bir açılım süreci başlatıldı. Burada torba yasaya eklenerek yapılan bir uygulama olduğu için bu bizi üzmedi dersek yalan olur. Çünkü Alevilik  torbaya sığmaz. Alevilik Türkiye’nin asli unsurudur. Beklentilerimiz karşılanmadı ama şunu da açık açık ve açık samimiyetle ifade edeyim; bir her zaman sıfırdan büyüktür. Ama siz sıfırı birin arkasına koyarsanız çok değerli kılar. Birin önüne alırsanız değersizleştirir.

Tabii ki atılan her adım olumludur.

Ama beklentilerimizi karşılıyor mu? Değil. Çünkü Alevilik her şeyden önce bir kültür değil. Bir inanç. Biz saz çalarız. Türkü söyleriz. Bu bizim kültürümüzdür. Ama biz saz çalıp semah dönüyorsak bu bizim ibadetimizdir. O yüzden beklentimiz şuydu; Diyanet İşleri Başkanlığı yapısının değiştirilerek ya da geliştirilerek orada bir Alevilik ya da Alevilerle ilgili bir daire başkanlığının kurulması ve bunun da direkt Cumhurbaşkanı’na bağlı olarak hayatını, hayata başlaması, bütün Türkiye’de diyanette ayrılan bütçeden de Alevi vatandaşlarımıza düşen payı da bu kurum üzerinden Türkiye’de yaşayan yirmi beş otuz milyon Alevi vatandaşımıza hizmet etmekte kullanılsın.

 Bunu da yapacak olan kurum inanç önderlerimizdir. Şimdi Türkiye’de inanç önderlerimiz ancak Alevilik adına bir araya gelip yol gösterip güzergah çizebilirler. Bunun dışındakiler kurumlar fikirlerini beyan ederler. Ama Alevilik de esas olan asıl olan dedelerdir. Babalardır, inanç önderlerimizdir. Bizim çünkü yolumuzun önderleri, pirlerimiz, rahibelerimiz, müşriklerimizdir. Bu konularda değerlendirme yaptık. Bütün katılım sağlayan yüzlerce dostumuz, arkadaşımız oldu, yöneticimiz oldu, başkanımız oldu, kurucularımız oldu.

Bu konuda fikir teatisinde bulunarak gelişmeleri takip ettik. Umutluyuz. Yarından umutluyuz. “

 Cemvakfı Malatya Şube Başkanı Eşref Doğan:

-EĞER BİR KÖPRÜYE YAVUZ SULTAN SELİM İSMİ VERİLDİYSE BİR BAŞKA ALANA DA ŞAH İSMAİL İSMİ VERİLMELİ Kİ BU KARARNAMENİN CİDDİYETİ ALEVİLERE YANSISIN.

 Cemvakfı Malatya Şube Başkanı Eşref Doğan ise yaptığı açıklamada Cemevlerinin ihtiyaçlarının karşılamasının hızlandırılmasını beklediklerini, bu sürecin doğru olduğunu ifade ederek “ Ancak doğru bir yola doğru bir raya  döşenmiş olması gerekliğini” vurguladı.

 Cemvakfı Malatya Şube Başkanı Eşref Doğan sözlerine şöyle devam etti;

“Kimliğimizin tanınması açısından bu düzenlemeler önemli. Dedelerimizin kimliğinin asimile olamaması yönünde hassas davranmamız gerekiyor.

 Hepimizin dediği gibi dedeleri maaşa bağlaması onları devletin bir memuru haline getirebilir ama  devletin yanlış işe  gireceğini  zannetmiyorum. Ben Malatyalı inşaat malzemeleri piyasasında kamyon bekleyip de kamyon geldiğinde kamyon boşaltmak için 3-5 kuruş parayla bekleyen alevi dedesi tanıyorum.

 180 bin kişiye verdiğin  hakkı  sana ait olan kısmını  bir başka fonda birikir ve kendi dedelerinin eğitimi de dahil olmak üzere onlara onurlu bir yaşam sunulur.

Bizim de bir şahsiyetimiz ama bizim de bir kimliğimiz var. Bizim de bakmakla mükellef olduğumuz ailemiz, aile efradımız, yakınlarımız var. Onların eğitimi de dahil olmak üzere dedelere beleş maaş verin demiyorum ama onların alınteri olan hakkı olan bir değeri vermek, şahsiyetli inanç önderlerimizin onun bunun eline  bakmaktan kurtarmak gibi bir projemizin olması gerek diye düşünüyorum.

 Yavuz Sultan Selim de Şah İsmail’i barıştırma konusunda Olay şu. Yavuz Sultan Selim Alevi geleneğinden gelen bir padişahtır. Yeniçerileri yönetmesi için, padişahlık koltuğuna oturması için gerekli bir eğitimden geçmiştir. Eğer Muhteşem Yüz Yıl dizisini  seyrettiğinizde

 Orada Şehzade Mustafa’nın kabul töreni var. “Ya Ali” diye biter. Çünkü o tünelden geçmediği takdirde ne Yeniçeriye ‘e hükmedebilir, ne babasının padişah koltuğuna oturabilir.

 Yavuz da bu koltuktan geçti bu sınavdan geçti. Ve bu sınavların geçtiğinin sembolü olarak kulağına bağlılık küpesi takıldı. Bir şeye dikkatinizi çekelim. Yavuz Sultan Selim’in Topkapı sarayında bir portresi var ve orada bir küpesi var. O rapçi falan değil. Tarikat sınavından geçtiğine dair  Balım Sultan nişanı, o küpe kulağında vardır.

 O tarikat silsilesinden sınavından geçtiğinde dahi parmak için nişan ediyor.

Peki  ne oldu da Alevi geleneğinden gelen Yavuz birden bire değişiyor. En büyük hatası Mısır seferini yaptığı zaman Mısır, El Ezher  medresesinden iki bin civarında Sünni din adamlarını getiriyor, saraya yerleştiriyor. Saraya Arapça ve Farsça hakim oluyor,bir Osmanlıca dil ortaya çıkıyor. Yavuz bu andan itibaren Osmanlı geleneğinden gelen Alevi geleneğinden gelen bir padişah değildir

 Olması gereken nedir?

Yapılması gereken barışmak derken  tabirinden şunu anlamak gerekiyor. Bu tarihi hataları bilimsel olarak halkla bilim adamlarıyla , sempozyumlarla, okullarla, platformlarda tartışarak Yavuz’un ne kadar zarar verdiğini tartışmamız gerek.

Ben inşaat Mühendisiyim. Ama bir tarih merakım da var. Eğer hani bize ta ortaokullarda falan öğretirler; yani  işte Osmanlı’da  kuruluş dönemi, yükselme dönemi, duraklama dönemi çökme dönemi.  Yavuz Sultan Selim Süleyman dönemlerinin yükselme dönemi olarak bizlere öğrettiler.

Hayır. Osmanlı’da çökme yapmış, bu çöküş  Sultan Selim’in adrese dayalı kırk bin alevinin katliamıyla başlamıştır. Evet. Kırk bin Alevi katliamı.

Ve bu bir gelenek haline gelmiştir. Ondan sonra Kargalı  İbrahim Paşa, Kanuni Sultan Süleyman’ın Rum Devşirmesi binlerce Alevi’yi öldürmüştür.

Ondan sonra Kuyucu Murat Paşa  on binden fazla  alevi kellesini kuyulara doldurarak öldürmüştür. Bizim tarihte met ederek göklere çıkardıkları Köprülü Mehmet Paşa Boşnak devşirmedir. Onunla ilgili olarak . kimliğini  incelemek istiyorsanız Evliya Çelebi’nin seyahatnamesine bakın, derki; o çok çirkin suratlı adam Üsküdar’dan çoluk çocuk, kadın, genç demeden Alevi kellesi almaya başladı. Ta Anadolu’nun ortasına kadar. Peki bu mu Yavuz? Yavuz’un Yüceliği bu mu? Yavuz’un getirmiş olduğu devlet..

 Israrla derim ki Osmanlı’da çöküş Yavuz sultan Selim ile başlamıştır.

 Bu nedenle Yavuz ile Şah İsmail’i barıştırmamız lazım. Bu arada aklıma gelmişken Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail arasında  mektuplaşma var. Yavuz Sultan Selim diyor ki sen nasıl bir “şah”sın ki;   “Günlerdir haftalardır senin topraklarından geliyorum,, geçiyorum. Sende hiçbir kıpırdama, hiçbir hareket yok. Yani affedersiniz, sen namussuzsun. Böyle bir insanın, bir devletin, bir kralın, bir padişahın toprağı namusudur.”

Ve Şah İsmail şunu cevabı veriyor. “Günlerdir diyor, haftadan beri topraklarımda geldiğini biliyorum. İki nedenden dokunmadım sana. Birinci neden Timur deden Yıldırım Beyazıt’ın malını aldığı zaman senin devletin büyük tehlike yaşamıştı. Bu tehlikeyi yaşamanı tekrar istemiyorum.

İkinci nedeni ise zaten senin ülkendeki insanlar benim taliplerim. Benim müritlerim. Onlara ben kılıç mı çekeyim. Bu insanlar benimdir.”

 Çaldıran’a geldiği zaman Yavuz Sultan Selim’in komutanları diyor ki; “Padişahım uzun bir yoldan geldik. Ordu yorgun. Birkaç gün ordu dinlensin, Ondan sonra Şah İsmail ile görüşelim.”

Rütbesiz bir asker şunu diyor; “Padişahim şu an Yeniçeri çadırlarına gidin Şah İsmail’in, Şah Hatayi’nin deyişleri semahları çalıyor. Eğer bu insanlar öğrenirlerse ki yarın Şah İsmail ile savaştığımız anlarlarsa iş tersine döner” der. Yavuz döner komutanlarına şunu söyler “içinizde bir tek kişi doğruyu söyledi. Onun da rütbesi yok.”

Yani bu tarihi hataları masaya yatırarak kucaklaşmamız lazım. Yavuz ile Şah İsmail’i bu nedenle barıştırmamız lazım”

Etiketler:
Yorumunuz
Konu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

EN SON HABERLER

Gaziantep'in İlk Haber Ajansı